Dünyanın şu an en önemli gündemleri arasında savaş konusu yer alıyor. Uzmanlar, büyük bir global savaş riski olduğunun altını çizerken, televizyon kanallarında veya sosyal medyada gezinirken savaş görüntüleriyle karşılaşmamak neredeyse imkansız hale geldi. Bu durum kimileri için rahatsız edici olabiliyor ve kaygı, anksiyete gibi psikolojik sorunlara yol açabiliyor.
Psikolog Cansu Karaman savaş anksiyetesi hakkında şunları söyledi: “Savaş anksiyetesi, nükleer kaygı olarak da biliniyor. Bazı kişiler, savaş ile ilgili haberlere ve görüntülere karşı aşırı duyarlı olabiliyor ve bu durum dünyada son derece yaygın. Pandemi gibi global bir travmayı atlatmamızın hemen ardından kuzeyimizde başlayan savaş, tüm dünyada zaten kırılgan olan psikolojik iyi olma halini zedeleyerek, kaygı ve anksiyeteyi daha da artırdı. Tabii psikolojik etkilerin yanı sıra ekonomik ve sosyolojik etkiler de travmayı başka bir boyuta taşıyarak katlıyor.
Kitlesel şiddetten ortaya çıkan psikolojik sorunların etkileri ne yazık ki uzun vadeli olabiliyor. İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’ya atılan atom bombalarının olumsuz etkileri Japon toplumu üzerinde hala devam ediyor. Finlandiya'da yapılan bir araştırmada, nükleer savaştan endişe eden ergen kişilerin beş yıl sonra yaygın ruhsal bozukluklara yakalanma riskinin arttığı ortaya çıktı. Kaygıya yakın olan kişiler, olumsuz kriz görüntülerinin medyada daha fazla yer almasını ister ve bu da stres döngüsünün sürekliliğini sağlar.”
Savaş Anksiyetesi Belirtileri Nelerdir?
Savaş anksiyetesinin yavaş yavaş oluşabileceğine ya da bir tetikleyici unsur ile aniden de ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Psikolog Cansu Karaman, “Semptomlar zihinsel, bedensel ya da her ikisinde de görülebilir. Bu tür bir anksiyete, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı etkilediği için bazen post-travmatik stres bozukluğu (PTSB) ile karıştırılabilir.
Fiziksel belirtiler arasında; kalp çarpıntısı, titreme, terleme, mide bulantısı veya baş dönmesi yer alabilir. Bazı kişilerde savaş veya çatışma olasılığı ile ilgili panik ataklar gelişebilir. Kontrolden çıkan endişe hali, uyku problemleri, huzursuzluk, savaş ile ilgili kabuslar görmek de önemli belirtiler arasında yer alıyor. Yine sosyal ortamlardan kaçınma, insanlardan uzaklaşma veya içe kapanma da gelişebilir. Kaygı, genelde yaşam stresörlerine uygun bir yanıttır ve az miktarda kaygı vücuda bir tehdidi ciddiye alması için uyarı sinyali verir.
Bu belirtiler kişiden kişiye değişebilir ve savaş anksiyetesi genellikle stresli durumlarla başa çıkma mekanizmalarının zorlanması sonucu ortaya çıkar. Eğer bu tür belirtiler yaşıyorsanız, profesyonel bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Terapi ve danışmanlık, bu tür anksiyete durumlarının daha doğru ve kolay yönetilmesine yardımcı olabilir” dedi.
Başa Çıkmak İçin Neler Yapmalı?
Psikolog Cansu Karaman, savaş anksiyetesiyle başa çıkmanın yöntemlerini şöyle anlattı:
- Geleneksel ve Sosyal Medya Maruziyetini Sınırlamak
Medyada yapılan duygusal, etkileyici haberler kişileri olumsuz etkileyebilir ve bağımlılık yapabilir. Bu yüzden sürekli haberleri kontrol etme alışkanlığını bırakmak, savaş anksiyetesi ile baş etmede çok önemlidir. Geleneksel medya araçları ve sosyal medyaya giriş sürenizi günlük 30 dakikadan az olacak şekilde sınırlamaya çalışabilirsiniz. Ayrıca yatmadan önce de kesinlikle bu haberleri okumamaya ve izlememeye çalışmalısınız.
- Yardım Etmek
Savaştan duyulan kaygıyı anlamlı bir icraatla bütünleştirmek çaresizlik hissini azaltabilir. Savaşta zarar gören insanlara imkanlar dahilinde yardım eli uzatmak ya da destek olmak kişiye iyi gelecektir.
- Şefkat Göstermek, Anlayışlı Olmak
Savaş kaygısı, kontrol kaybından kaynaklı öfkeyi tetikleyebilir. Bu öfke, etnik gruplara, farklı görüşe sahip kişilere veya yakınlara aktarılabilir. Öfkenin üstünden şefkat duygusu ile gelinebilir. Nezakete daha fazla dikkat ederek, yargıları sınırlamak ve diğer görüşleri anlayışla karşılamak gerekir.
- Yeni Rutinler Edinmek
Medya maruziyetini kısıtlamaktan arda kalan planlanmamış zamanın yarattığı boşluk, endişe seviyesini artırabilir. Bu yüzden kaygı giderici aktivitelere zaman ayırmak önemlidir. Ormanda yürüyüş yapmak iyi gelebilir. Araştırmalar, doğada sadece 15 dakika geçirmenin stresi ve kaygıyı azaltabileceğini ortaya koyuyor. Fiziksel aktivite yoğunluğunu artırın. Fakat bunu yaparken çok da abartmamak gerekiyor. Bedeni aşırı zorlamak hem sakatlanma hem de kaygıyı daha da tetikleyebilir. Her gün derin nefes alma ve farkındalık egzersizleri yapmaya çalışın. Bu tarz egzersizleri kendiniz, danışman yardımıyla ya da mobil uygulamalarla yapabilirsiniz.