‘’Geçici yaşam yerlerinde kalabalıktan dolayı bulaşıcı hastalık riski yüksektir’’
Koç, geçici yaşam yerlerinde kalabalık yaşam bulaşıcı hastalık riski yüksektir diyerek şunları söyledi: ‘’Özellikle doğal afetler sonrası, müdahale ayağının en önemli sorun alanlarından birisi afet mağdurlarının barınma ihtiyacının sağlanmasıdır. Afet bölgesine kurulan geçici barınma alanlarının, afet mağdurunun yakınlarından ve sosyal çevresinden uzaklaşmadan ve gündelik yaşantılarına devam edebilmeleri gibi avantajları olmasına karşın dar alanlarda birçok afet mağdurunun topluluk halinde barınması, kalabalık oluşmasına ve bazı riskleri beraberinde getirmektedir. Barınma alanlarının fiziksel olarak oluşturulması kadar, bu alanlarda kalabalık kontrolünün sağlanması, hijyen koşullarının ve yeterli hijyenin sağlanması da önemlidir. Geçici yerleşim alanlarında tuvaletlerin mümkün olduğunca hızlı bir şekilde sağlanması ve halkın tuvaletleri kullanımı konusunda eğitilmesi gerekir. Tuvalet alanlarında ve el yıkama alanlarında suyun birikmesi engellenmelidir. Geçici yerleşim alanlarında en ideal olanı her aileye bir tuvaletin sağlanmasıdır. Eğer bu sağlanamıyorsa maksimum 20 kişiye bir tuvalet sağlanmaya çalışılmalıdır. Deprem sonrası kalabalık yaşamın sürdürüldüğü geçici yerleşim yerlerinde bulaşıcı hastalık riski yüksektir ve ciddi salgınlara neden olabilmektedir.’’
‘’Yeterli miktarda temiz su sağlanmazsa hastalıklar çoğalacak’’
Afetlerden sonra, yeterli miktarda kullanılabilir suyun sağlanması afetzedeler için hayati önem taşımaktadır diyen İstanbul Rumeli Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yükeskokulu Öğr.Gör.Nazife Koç su sağlanmadığı takdirde oluşabilecek hastalıkları ise şöyle sıraladı: ‘’Özellikle geçici barınma alanlarında suyun sağlanması kadar suyun yeterli miktarda ve temiz olması da önemlidir. Afet deneyimleri, afet bölgelerine yeterli miktarda suyun sağlanamaması durumunda afet mağdurlarının ulaşabildikleri her türlü suyu içtiklerini göstermektedir. Bu durum başta bulaşıcı hastalıklar olmak üzere birçok hastalığa neden olabilir ve hastalıkların hızla yayılmasına etken olabilir. İçme suyu ile kişisel hijyen için, diğer insani ihtiyaçlar ve sanitasyon için de yeteri kadar su sağlanmış olmalıdır. Deprem gibi doğal afetlerde sağlıklı içme suyu elde edilememesi, bulaşıcı hastalıkların gelişimine zemin hazırlamaktadır. Bu hastalıklar, kontamine su ve gıda kaynaklı olabileceği gibi solunum yolu enfeksiyonları, vektör kaynaklı hastalıklar ve yaralanmalara bağlı da gelişebilmektedir. Bakteriler, virüsler, protozoonlar, küf şeklindeki mantarlar, helmintler, prionlar, biyolojik veya çevresel toksinler gibi çok çeşitli enfeksiyon etkenleri su ve gıda kaynaklı etkenler arasında yer almaktadır.’’
Salgın riskini arttıran diğer faktörler
Öğr.Gör.Nazife Koç salgın hastalıkları riskini arttıracak diğer faktörleri ise şöyle sıraladı: ‘’Afetlerden sonra bulaşıcı hastalık salgınlarının hem görülme riski hem de yayılım hızı artar. Ama bu her afetten sonra salgınların olacağı anlamına gelmez. Dört haftadan daha uzun süre kalabalık ortamda yaşanmak zorunda kalınması, enfeksiyon hastalıklarının yayılma riskini arttırır. Salgınların oluşmasında kalabalık faktörü ile, bazı başka birtakım koşullarda etkilidir. Enfeksiyon ajanının daha önceden bölgede var olması, yeteri miktarda sağlıklı suyun sağlanamaması, evsel atıkların ve insan atıklarının zararlaştırılamaması gibi çevresel risklerin var olması, afet sonrası başıboş kalmış kedi, köpek gibi hayvanların kontrol edilememesi salgın riskini arttırır.’’