Şeffaf Plaklar mı? Diş telleri mi?
Diş telleri ve şeffaf plaklar iki ayrı ortodontik tedavi yöntemi. Bu yöntemlerden hangisi ile daha iyi ortodontik tedavi yapılabildiği konusunda kafa karışıklıkları söz konusu. Aslında her iki yöntemin de belirli avantaj ve dezavantajları olduğu biliniyor. Uzmanlar, bu noktada doğru teşhis ile hastaya uygun ortodontik tedavi planının yapılmasının önemine dikkat çekiyor.
‘‘Şeffaf plakların en büyük avantajı estetik’’
Altınbaş Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Ramoğlu, günümüzde yüz estetiği kavramının daha fazla önem kazanmasıyla ortodontinin her yaş grubundan hastanın talep ettiği konservatif bir tedavi yöntemi olarak öne çıktığını belirtti. Özellikle dişlerinde şekil, boyut ve renk sorunları olmayan sadece dişlerinin sıralanma bozukluğu nedeniyle estetik problemler yaşayan hastalar, dişlerinin doğallığından ödün vermeden estetik ve sağlıklı bir gülüşe sahip olmayı istiyor ve bu ortodontik tedavi ile mümkün. Prof. Dr. Ramoğlu, teknolojinin gelişimiyle birlikte ortodontide daha estetik tedavi yöntemleri sunmasının bu alana olan ilgiyi arttırdığını ifade etti. Geleneksel ortodontide kullanılan metal braketlere alternatif olarak üretilen şeffaf plakların, adından da anlaşılacağı üzere, transparan yapıları sayesinde daha az görünür olduklarını ve estetik çözümler arayan hastaların tercih sebebi olduğunu da sözlerine ekledi.
‘‘Şeffaf plaklarla ağız hijyenin sağlanması daha kolay’’
Şeffaf plakların avantajlarıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. İlhan Ramoğlu, ‘‘Oral hijyeninin daha kolay sağlanabiliyor olması önemli bir avantaj. Sabit tedavilerde, dişlerin üzerine yapıştırılan braketler ve bu braketlerin içinden geçen teller çevresinde yiyecek kalıntılarının tutunması için uygun alanlar oluşur. Bu alanlar sadece yiyeceklerin tutunmasını kolaylaştırmayacak, aynı zamanda dişlerin temizlenmesini de güçleştirecektir.” dedi. Bu nedenle istenilen temizlik seviyesine ulaşılabilmesi için ek metodlara ihtiyaç olacağını söyleyen Prof. Dr. Ramoğlu, harcanan sürenin de artacağını belirtti. Şeffaf plak tedavisinde dişlere yerleştirilen ataçmanların retantif özelliğinin oldukça düşük olduğunu kaydeden İlhan Ramoğlu, “Haliyle şeffaf plaklarla ağız bakımını daha kolaydır. Ancak, her iki teknikte de hekimin talimatlarına uyulduğu takdirde de oral sağlığı korumak mümkündür.’’ şeklinde konuştu.
‘‘Braketlerin kopma riski var’’
Sabit tedavide kullanılan braketlerin dezavantajından da bahseden Prof. Dr. Ramoğlu, braketlerin tedavi sonunda söküleceği için belirli bir kuvvete dayanacak şekilde dişlere yapıştırıldığını ve özellikle sert veya içerisinde çekirdek bulunan gıdaların tüketilmesi gibi bazı beslenme alışkanlıklarının braketlerin dişten ayrılmasına sebebiyet verebileceğini ifade etti. Bu durumun ek randevular, uzayan tedavi süresi ve ek maliyetlere sebebiyet vereceği konusunda hastaları uyarırken şeffaf plak kullanan hastaların beslenme alışkanlıklarından daha az ödün verdiklerini belirtti.
‘‘Şeffaf plağın en büyük dezavantajı kontrolün hastada olması’’
Şeffaf plakların kullanımı ile ilgili hastalara uyarılarda bulunan Prof. Dr. Ramoğlu, ‘Braketler ile yapılan tedaviye ‘‘sabit tedavi’’ denmesinin sebebi braketlerin dişlere yapıştırılmış olmasıdır. Dolayısıyla hasta tarafından çıkarılmaları söz konusu değildir. Ancak, şeffaf plaklar kolayca çıkartılıp takılabilir. Yemek veya kahve-çay araları gibi sebeplerle plakların ağız dışında kaldığı süreler uzarsa, tedavinin başarısız olması söz konusu olabilir.’ dedi.
‘‘Plağın yeterli süre kullanılmaması başarısızlık nedeni’’
Altınbaş Üniversitesinden Prof. Dr. İlhan Ramoğlu, şeffaf plakların günlük ortalama 20-22 saatlik kullanımını tavsiye etti. Apareyin uzun süre ağız dışında kalmasının, planlanan hareketlerin gerçekleşememesine ve apareyin uyumsuzluğuna neden olacağını aktardı. Uyumu bozulan apareyin, kuvvet iletiminde planın dışına çıkılmasına ve hastaların beklenenden daha fazla ağrı duymasına neden olabileceğini belirtti. “Böyle durumlarda, dişlere ait güncel kayıtların alınması ve yeni apareylerin üretilmesi gerekir. Bu durum, zaman ve maddi kayıplara sebebiyet verecektir.’ diyen Prof. Dr. İlhan Ramoğlu, önemli bir noktaya dikkat çekti.
‘‘Şeffaf plaklarla randevu aralıkları istenildiği gibi ayarlanabilir’’
Prof. Dr. Ramoğlu’na göre şeffaf plaklarla tedavide randevu aralıkların istenildiği gibi ayarlanabilmesi özellikle yurt dışı veya yoğun programı olan hastalar için tercih sebebi. Sabit tedavi, hekimin yaklaşık ayda bir olacak şekilde rutin kontrollerle ilerlemeli. Esasen şeffaf plak hastalarında da rutin kontoller tercih edilse de hastanın aparey kullanımının iyi olduğu durumlarda çok daha geniş aralıklarla randevular verilebilir hatta hasta online olarak uzaktan takip edilebilir.
‘‘Braketlerin tedavi yelpazesi daha geniş’’
Prof. Dr. Ramoğlu son olarak şeffaf plak teknolojisi ne kadar ilerlemiş olsa da bazı diş hareketlerinde braketlerin hala daha etkin olduğu gözlemlenmediklerini belirtti. Bu farkın, kullanılan apareylerin materyal özelliklerinden kaynaklanabileceği söyledi. ‘‘Braketler ve teller tamamen hekimin kontrolü altında olduğu için tedavi esnasında istenilen modifikasyon klinikte kolaylıkla yapılabilir ve tellerin yapısal özellikleri gereği istenildiğinde daha keskin sonuçlar elde edilebilir.’’ diye ekledi.
Ayrıca her iki teknikte de ağız içine yeni bir şeylerin yerleştirilmesinin yumuşak dokularda irritasyona sebebiyet verebileceğini ancak sabit tedavi hastalarında özellikle tedavinin başında bu tarz yumuşak doku yaralanmalarına daha sıklıkla rastlandığını belirtti. ‘‘Bu durum ne kadar geçici de olsa da hastanın yaşam konforunu etkileyebilir’’ dedi.
Prof. Dr. Sabri İlhan Ramoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘‘Doğru bir teşhisin üzerine bina edilecek doğru bir tedavi planlaması yapıldıktan sonra her iki tekniğin vakaya ve hastanın beklentilerine uygunluğu bu alanda uzman olan hekim tarafından hastaya detaylı olarak anlatılmalıdır ve hastaya en uygun yöntem böyle seçilmelidir. Tüm bunlar detaylı bir şekilde konuşulduktan sonra her iki teknik ile doğru belirlenmiş tedavi hedeflerine ulaşılması mümkündür.’’