"Erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla risk var"
Dr
Dr. Emir Ruşen, araştırmanın Omicron ve diğer varyantların farklı alanlardaki etkilerinin tespit edilmesi açısından önemli sonuçları olduğunu belirtti. Aktif korona virüsünün artık ölüm sayılarında azalma olmasına rağmen omicron, alfa ve delta varyantlarının toplumu hala etkilediğini belirtti. Yeni varyantlarda tat ve koku kaybının az olması sebebiyle, hastaların “hafif geçiriyorum” düşüncesiyle rahat davrandıklarına, bunun da riskli olduğuna dikkat çekti.
Dr. Ruşen Emir, varyantlara göre tat ve koku durumunun farklı risk faktörleri içerdiğine dikkat çekti. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, Omicron geçirenlerde, tat ve koku kaybı yaşama oranlarının %17 olarak tespit edildiğini söyledi. “Buna göre, yeni varyantların tat ve koku kaybı anlamında daha az etkili olduğu söylenebilir” diyen Dr. Emir Ruşen, Nöroloji uzmanlarının yaptığı bu respoktekstif araştırmaya göre, bu hastalarda tat ve koku kaybı yaşayanların %50’sinden fazlasında depresyon görüldüğüne işaret etti. Dr. Emir Ruşen, “Bu hastaların depresyona girdiği görülüyor. Koku kaybı yaşayan insanlarda demans oranı, normal insanlara göre daha fazla görülmüştür. Buna göre bu semptomu daha az yaşayanlarda, daha az ruhsal değişim ve depresyon görüldüğünü söyleyebiliriz” açıklamasını yaptı.
“Alzheimer 5 evrede ilerler”
21 Eylül’ün tüm dünyada Alzheimer Günü olarak anıldığını belirten Dr. Emir Ruşen, basit unutkanlıklarla başlayan hastalığın evreleri hakkında bilgi verdi. Kişiden kişiye değişmesine rağmen temelde 5 evrede ilerlediğini dile getirdi.
Preklinik evre: Alzheimer teşhisi öncesi dönem. Belirgin semptomlar görülmez. Amiloid beta proteinin tespitini yapan görüntüleme taramalarıyla tespit edilir.
Hafif bilişsel bozukluk- Pre Demans MCI: Uzun zaman bu tablo korunabilir. Bazen 1 yıl sonra %20’si Alzheimer’e dönüşür. Beyin sisi olayı dediğimiz aşamadır. Son güncel olayları hatırlamada güçlük çekerler. Yakınları hafıza sorunlarını fark eder. Örneğin randevuları eskiye oranla daha fazla unuturlar. Karar vermede zorluk, birkaç adımdaki görevleri yerine getirme de zorluk. Yıkanma ve yemek yeme gibi aktiviteleri ihmal ederler.
Hafif bunama aşaması: Teşhis aşamasıdır. Hafıza ve düşünme sorunları, günlük yaşamı etkilemeye başlar. Eşyalarını kaybeder, öfke baş gösterir, görevleri tamamlayamazlar, aynı soruyu tekraren sorarlar.
Orta derecede demans gelişimi: 2-4 yıl sürer. Tanıdık yerlerde bile yolunu kaydedebilir. Haftanın günleri karıştırır, adres telefon gibi kişisel bilgileri unuturlar. Paranoya gelişebilir, huzursuz ve agresif olabilirler. Hafıza boşluklarını tamamlamak için favori anılarını tekrarlarlar. Havaya uygun giyinmekte zorluk çekerler.
Şiddetli bunamalar ve tedavinin çözüm olmadığı evre: Düşme riski artar, yutma güçlüğü, yatakta daha fazla zaman geçirme, mesane ve bağırsak sorunları artar. Korku nedeniyle saldırganlık sorunları olabilir.
“Alzheimer’da erken tanı çok önemli. Bu hastalar 20 yıl yaşayabilirler”
Alzheimer teşhisinden itibaren hastaların 4 ila 8 yıl arası yaşam süreleri olduğunu belirten Dr. Emir Ruşen, erken tanı ve tedavi ile 20 yıl yaşayabilen hastaların da bulunduğunu kaydetti. Dr. Emir Ruşen, beyinde hastalığı oluşturan patolojik proteinlerin ve farklı bulguların, erken ilaç tedavisiyle beyin dokusuna verdiği zararların azaltabildiğini ve yaşam süresinin uzatılabildiğinin altını çizdi.
“Geceleri uyumazlar”
Yakınlarının sıklıkla bu hastaların gece uyumadıklarından şikâyet ettiklerini de ifade eden Dr. Ruşen, “Buna, uyku uyanıklık döngüsünü kontrol eden beyin dokusundaki bozulmanın neden olur. Fiziksel aktivite azlığı, uygun olmayan ışık, gürültülü ortamlar ve gündüzleri uyumak gibi çevresel faktörlerinde bu durumu tetikler” diye konuştu.
“Fast Food ve hareketsiz yaşam Alzheimer’ı artırıyor”
Dr. Emir Ruşen, dünyada 30 milyon Alzheimer hastası olduğunu ve bu sayının 2050 yılında 160 milyon kişiye ulaşmasının beklendiğini dile getirdi. Beynin kan akımını yavaşlatması sebebiyle fast food beslenme ve hareketsiz yaşam tarzının, Alzheimer hastalığının artmasındaki en önemli etken olduğunu kaydetti. Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin, hastalıktan korunmak için hayati önem taşıdığını söyleyen Dr. Emir Ruşen, her gün mutlaka 15 dakikalık yürüyüşlerle kan akışını hızlandırmayı önerdi.
“Kilo ile Alzheimer ilişkisi doğru orantılıdır”
Dr. Emir Ruşen’e göre, beyin kan akışının azalması, kilo ile orantılıdır. Vücut kitle endeksi ne kadar çoksa, beyin kan akışı o kadar yavaşlar. Hayvansal gıda ve protein ağırlıklı beslenmek, vitamin dengesini bozar ve Alzheimer riskini artırır. Bu hastaların beslenmelerinde de dikkat edilmesi gereken hususlara değinen Dr. Emir Ruşen, hastaların, karbonhidrat içeren şekerli, unlu, glutenli besinlerden, paketli ve işlenmiş gıdalardan mutlaka uzak durmalarını önerdi. Sebze, meyve ve balık tüketmelerini tavsiye etti.
“B -12 takviyesi önemli”
Dr. Emir Ruşen, Finlandiya’da yapılan bir araştırmaya göre B -12 Vitaminin demansa yakalanma oranını azalttığını dile getirdi. Hastaların bu vitaminleri mutlaka bir doktor gözetiminde almalarını önerdi. Zira, B-12 vitamin seviyesinin, üst seviyeyi aşması halinde karaciğerde olumsuz etkileri olacağına işaret etti. Dr. Emir Ruşen, “B-12’nin ağırlıklı olarak yumurta, et, balık ve diğer deniz mahsulü gıdalarda olması nedeniyle, hasta beslenmelerinin buna göre düzenlenmesi önem taşıyor.” diye konuştu.
“Erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla risk var”
Alzheimer hastalığında yaş ve cinsiyet faktörlerinin etkisine de değinen Dr. Emir Ruşen, İsveç’te yapılan bir araştırmaya göre erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla risk tespit edildiğini dile getirdi. Dr. Emir Ruşen, araştırma kapsamında 8-10 yıl boyunca, hafif ve orta unutkanlık şikâyeti olan hastaların, 2 yılda bir bilişsel aktivite değerlendirmesine tabi tutulduğu bilgisini verdi. Buna göre erkeklerde, bozuk bir protein olan amiloid beta proteinin, kadınlara oranla daha fazla arttığı tespit edildiğini dile getirdi. Buna ek olarak, beyin hücrelerinde görülen microgliyal aktivasyon ve inflamasyonun da kadınlara oranla daha fazla artış gözlendiğini anlattı. Dr. Emir Rüşen, “Demans üzerinde çalışmalar yapan İsveçli Karolinska Enstitüsünde yapılan bu araştırmada, yaş faktörünün hastalık üzerinde etkili olduğu ancak herkesin aynı şekilde yaşlanmadığı ve cinsiyete bağlı değişken faktörlerin olduğu tespit edildi.” dedi.