Büyük kurumları çalışan psikolojisi, Start-Up'ları yetenek yönetimi zorluyor
Tüm dünyada pek çok şirket pandemi döneminde önceliğini çalışanlarına verdi
Tüm dünyada pek çok şirket pandemi döneminde önceliğini çalışanlarına verdi. ‘Önce insan’ diyen şirketler, bu zamana kadar hiç deneyimlemedikleri uzaktan ve evden çalışma sistemine geçti. Ancak büyük şirketlerin çoğu hazırlıksız yakalandığı için işin sürdürülebilirliği konusunda büyük zorluk yaşadılar. Start-uplar ise uzaktan çalışmaya hızla adapte olarak işlerini sorunsuz şekilde sürdürüp büyümeye devam ettiler.
Kurumsal hayatla start-up ruhunu birleştirerek yeni girişimlere ve girişimci ruhu taşıyan köklü şirketlere özel yetenek yönetimi anlayışıyla hizmet veren PartnerİK Kurucu Ortağı Burcu Durdabak Başer, “Pandemide büyük kurumları en çok yeni çalışma düzeni ve çalışan psikolojisi zorladı. Start-uplar ise işe alım, performans yönetimi ve adil ücret politikaları konusunda gelişime açık” diyor.
Çalışma hayatı pandemiyle birlikte büyük bir dönüşüm geçiriyor. Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının görüldüğü 10 Mart 2020 tarihinden bugüne kadar uzaktan çalışma, sosyal hayattan izole olma ve bu yeni normale hem fiziksel hem psikolojik olarak adapte olma iş dünyasının en önemli gündemi.
PANDEMİ EN ÇOK İNSAN KAYNAKLARINI ZORLADI
PartnerİK Kurucu Ortağı Burcu Durdabak Başer, pek çok şirketin pandemide en çok yeni çalışma düzeni ve çalışan psikolojisi konusunda zorlandığını söylüyor. Pandemi süresince gerçekleştirilen “Dijital 100 CEO” toplantılarında yapılan ankette de bu konu öne çıktı. Ankette “Pandemi sırasında sizce şirketleri en çok hangi konular zorladı?” sorusuna katılımcıların yüzde 30’undan fazlası “Pandemi sırasında şirket çalışma şekillerinin tam olarak belirlenememesi”, yüzde 20’siyse “Çalışanlarda oluşan endişe nedeniyle süreçlerin aksaması” yanıtını verdi.
PartnerİK Kurucu Ortağı Burcu Durdabak Başer, 8 yıllık kurumsal insan kaynakları ve danışmanlık deneyimlerinin sonucunda hayata geçirdikleri şirketlerini çalışma hayatı ve insan kaynaklarında Türkiye’de pek çok sorunu gözlemleyerek kurduklarını söylüyor.
KRİTİK SORUNLAR
PartnerİK olarak pandemi sürecinde yeni girişimler ya da girişimci ruhunu hiç kaybetmeyen şirketler için insan kaynakları alanında önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.
Start up’ların iş dünyasının en dinamik şirketleri olduğuna dikkat çeken Başer, bu nedenle insan kaynağını çok daha özel yetenek yönetim sistemleriyle kurgulamaları gerektiğini belirtiyor.
Başer, start-up’lara özel insan kaynakları uygulamalarının neden hayati olduğunu şöyle anlatıyor: “Girişimcilik ekosistemi kurumsal hayattan çok daha farklı bir dinamikle işliyor. Örneğin yetenek yönetimi ya da çalışanı elde tutma oranı gibi kavramlar birçok kurumsal şirkete kıyasla start-up’larda hayati önem taşıyor. Tüm sistemi birlikte inşa ettikleri kritik bir çalışanın kaybı girişimleri hem maddi hem manevi açıdan toparlaması güç bir duruma sokabiliyor. Bu nedenle start-up’lar için yetenek yönetimi sisteminin her şirkete özel kurgulanması gerekiyor.”
Başer, Türkiye girişimcilik ekosisteminin tüm hızıyla büyümeye devam ederken organizasyonel anlamda pek çok kronik sorunla da karşı karşıya kaldığına dikkat çekiyor ve gözlemlerini şöyle özetliyor: “İnsan kaynakları yönetimi anlamında hızlı ve doğru işe alım yapılmıyor. İhtiyaç anında profesyonel aranmaya başlanıyor bu da süreci çok uzatıyor. Performans yönetimi yapılmıyor bu nedenle çalışan verimliliği doğru ölçülmüyor. İK süreçleri kurucular tarafından yapılıyor, farklı öncelikleri olduğu için bu işe odaklanılmıyor, yoğun çalışma ortamında yeni gelenlere doğru iş aktarımı ve oryantasyon yapılamıyor. Şirket içinde adil ücret dağılımı ve sektöre paralel ücretlendirme yapılmıyor. Çalışanlar, şirket hakkında fikirlerinin tarafsız biri tarafından dinlenilmesini istiyor.”
START-UPLAR DAHA ESNEK
Yeni girişimlerin her türlü sistemi yeni kurguladıkları ve yolun başında oldukları için birçok dış faktörden kurumsal şirketlere göre daha fazla etkilendiğinin düşünüldüğünü söyleyen Başer, aslında bunun gerçeği yansıtmadığını belirtiyor ve şöyle anlatıyor:
“Start-uplar az sayıda çalışanları olduğu ve kalıplaşmış yargıları olmadığı için çok daha esnek davranabiliyor ve yeni durumlara çok daha kolay adapte olabiliyor. Bunun en büyük örneğini pandemi sürecinde gördük. Birçok kurumsal şirket uzaktan çalışma sürecine sistemleri manuel işlediği için çok zor adapte olurken hızın ve teknolojinin ön planda olduğu start-up ekosistemi çok çabuk adapte oldu ve hiçbir kayıp yaşamadı. Aksine bu durum tüm şirketlerin dijitalleşme süreçlerini gözden geçirmelerini sağladı. Teknoloji sektöründeki birçok start-up için çok farklı fırsatlar doğdu. Bu fırsatların sonucunu da nitelikli yazılımcı istihdamının arttığını, kuluçka evresindeki girişimlerin pandemide daha da hızlandığını gözlemledik.”
HER ŞİRKETE ÖZEL YAKLAŞIM
Start-uplar doğaları gereği teknolojiyle doğan ve yaratıcı çözümler sunan benzersiz şirketler. Söz konusu start-uplar olduğunda insan kaynaklarıyla ilgili çözümlerin de tıpkı onlar gibi hızlı ve yaratıcı şekilde çözüme kavuşturulması gerekiyor. Başer de bu konuya dikkat çekiyor ve şöyle açıklıyor: “Buradan hareketle PartnerİK olarak biz de 2019 yılının başında kurulmuş bir girişimiz ve girişimlere istedikleri esnekliği sağlamada yardımcı oluyoruz. Sekiz yıllık bir insan kaynakları bilgi birikimiyle bu sistemi kurguladık. Hem danışmanlık hem kurumsal hayattan gelen deneyimimizi girişimcilik dünyasına uyarlayarak yeni bir alan yarattık. Danışmanlığın müşteri odaklı ve hızlı çözüm üretme anlayışıyla kurumsal hayatın çalışan odaklı yaklaşımını sentezledik. Her girişimin kendine özel sorunları olduğunu göz önüne olarak her şirket için kendine özel insan kaynakları sistemi kurgulayarak ilerliyoruz.”