Bağırsak Sağlığının Düşmanı Stres
Beyin ve bağırsak sağlığının birbiri ile ilişkili olduğunu biliyor muydunuz?
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, insan sağlığına dair bildiklerimizi kökten değiştiren bir gerçeği ortaya koydu. Beyin ve bağırsakların, birbiriyle sürekli iletişim halinde olan ve birbirini etkileyen organlar olduğunu öğrendik.
“İkinci beyin” olarak adlandırılan bağırsaklarımız, yalnızca sindirim sistemi için değil, zihinsel sağlığımız için de kritik bir rol oynuyor. Beyin ve bağırsak arasındaki bu çift yönlü iletişim, bağışıklık sisteminden ruh haline, stres yönetiminden genel enerji seviyelerine kadar birçok faktörü etkiliyor.
Bağırsak ve Beyin Arası İlişki
Acıbadem LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri’nden Uzm. Dr. İrem Önlen, beyin ve bağırsak arasındaki ilişki hakkında şunları söyledi: “Bu ifadeyi son zamanlarda çok sık duyuyoruz. Bunun sebebi bağırsakların hormonal aktiviteyle ve sinir sistemi ile yakından etkileşim ve iletişim halinde olmasıdır. Sağlıklı bir bağırsakta mutluluk hormonu denilen “Serotonin”nin %90’ ı üretilir. “Gaba” adı verilen sakinleştirici nörotransmitterin önemli bir kısmı sağlıklı bir bağırsaktaki bakteriler tarafından üretilir. Elbette bu nörotransmitterlerin sempatik ve parasempatik sinir ağları aracılığıyla beynimizle bulunduğu etkileşimin ruh halimizle ilişkisi halen net olarak ortaya konulamamış bir araştırma konusudur.”
Bağırsak Mikrobiyomu Nedir?
Bağırsak florasının yenidoğan döneminde oluştuğunu belirten Uzm. Dr. İrem Önlen, “Sindirim kanalı yüzeyi 250- 400 m2 yani bir tenis sahası kadar bir alandan oluşmaktadır. İnsan vücudunun yaklaşık 2 m2’si deri ile 400 m2’si mukozal yüzey ile kaplıdır. Deri ve mukozal yüzeylerde (İntestinal sistemde, deride, ürogenital sistemde, ağız ve burun boşluklarında) yaşayan bakteri sayısı insanın kendi hücrelerinden daha fazladır.
Gastrointestinal Sistemin (GİS) normal florası doğumda sterilken, yenidoğan döneminde kazanılmaktadır. Annenin aldığı besinler, probiyotik alıp almaması, doğum şekli (vajinal veya cerrahi), gebelik yaşı, bebeğin beslenme şekli (anne sütü veya mama) gibi etkenlerle bu flora oluşmaktadır” dedi.
Stres Bağırsakları Nasıl etkiler?
Acıbadem LifeClub hekimlerinden Uzm. Dr. İrem Önlen, stresin vücudu fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak etkileyen biyolojik bir yanıt mekanizması olduğunun altını çizdi: “Stresin, bağırsak mikrobiyotasının yapısını ve aktivitesini düzenlediği birkaç yol açıklanmıştır. Özellikle, katekolaminler ve diğer nöroendokrin hormonlar doğrudan mikrobiyal büyümeyi düzenler ve strese yanıt olarak GI yolundaki bağırsak hücreleri tarafından salgılanır. Ek olarak, vagus siniri ve enterik sinir sistemi aracılığıyla sinyalleşmede stres kaynaklı değişiklikler bağırsak hareketliliğini değiştirir ve sindirim aktivitesini azaltır, muhtemelen GI yolundaki fiziksel kuvvetleri düzenleyerek ve substrat bulunabilirliğini değiştirerek bağırsak mikrobiyotasını etkiler. Kan, özellikle şiddetli egzersiz ve ısı stresine yanıt olarak, stres tepkisi sırasında bağırsaklardan uzağa yönlendirilir ve bu da bağırsak mukozasının oksijenasyonunu değiştiren ve oksidatif stres ve inflamasyon yaratabilen bir hipoperfüzyon, iskemi ve reperfüzyon döngüsünü başlatabilir.
Stres, kaç ya da savaş mekanizmasını tetikleyerek sempatik sinir sistemini aktivite eder; adrenalin ve kortizol hormonlarını artırır. Bağırsak hareketlerini etkiler, mide asidini artırarak reflü ve mide yanmasına dolayısıyla ülsere neden olur. Böylelikle vücutta inflamasyona neden olarak mikrobiyomun bozulmasına, faydalı bakterileri azaltarak zararlı olanların çoğalmasına neden olur.”
Bağırsak Florası Stresi Nasıl Tetikler?
Bağırsak florasının da stresi önemli ölçüde etkilediğine dikkat çeken Uzm. Dr. Önlen, sözlerini şöyle noktaladı: “Bağırsaktaki sağlıklı mikrobiyom azaldığında beyin stresli durumlara daha duyarlı hale gelir. Özellikle Lactobasillerin ve bifidobacterium gibi bakterilerin azalması stresin artmasına katkıda bulunabilir.
Zararlı bakterilerin fazlalaşmasıyla üretilen toksinler beyinde stres tepkilerini artırabilir, böylelikle anksiyete, öfke, panik atak, depresyon gibi duygu durumlarını daha sık yaşamaya başlarız.
Bağırsak mikrobiyotasının hem kısa hem de uzun vadede strese verdiği tepkinin, hem sağlığı geliştirici (soğuk maruziyetiyle), hem sağlığı bozucu (psikolojik stres, sirkadiyen bozulma ve yüksek irtifayla) veya her ikisi (fiziksel aktivite ve diyetle) de olabileceğini göstermektedir. Bunun anlamı bağırsak mikrobiyotasının olumsuz stresle ilişkili sağlık sonuçlarına katkıda bulunan bir faktör olabileceği, ancak aynı zamanda konakçı stres tepkisini olumlu şekilde düzenlemek için bir araç da sağlayabileceğidir.
Probiyotik ve prebiyotik besinler tüketmek, gerekmedikçe antibiyotik kullanmamak, stres regülasyonu sağlayacak aktivitelerde bulunmak, doğru nefes almak gibi yöntemlerle bağırsak sağlığımızı koruyabiliriz.”